Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın
Fatih Ceylan | Emekli Büyükelçi, Türkiye’nin eski NATO Daimi Temsilcisi
2017 yılında Astana süreciyle başlayıp 2018 yılında Soçi mutabakatıyla çevrelenmeye ve yatıştırılmaya çalışılan İdlib’teki statüko son birkaç haftadır meydana gelen olaylar ve artan gerilimle hem Türkiye’nin hem dünyanın gündemine gelmiş, krizin taraflarından en üst düzeylerde verilen beyanatlar gelişmelerin seyrinde ciddi sorunlar ve belirsizlikler ortaya çıkarmıştır.Mevcut kriz halen devam etmekte ve ağırlaşma istidadı göstermektedir. Devam eden girişimlerden sonuç alınamadığı takdirde sahada öncelikle Türkiye’yi, tüm bölgeyi ve Avrupa güvenliğini derinden etkileyecek gelişmelerin patlak vermesi ihtimali yüksektir. Bu açıdan bakıldığında krizi dindirecek yollar bulunamadığı takdirde başta insani alan olmak üzere Türkiye’nin güvenliği bağlamında yakın ve açık tehditlerin ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelir. Bu denli vahim potansiyel bir durumla karşılaşılmaması için tutarlı ve sonuç alıcı adımların biran evvel atılması hayati önemdedir.
Nitekim B.M. tarafından Suriye’nin meşru Hükümeti olarak tanınan Esad yönetimine bağlı güçler, Rus silahlı kuvvetleri ve İran yanlısı milis güçlerin de desteğinde İdlib’te kuzeye doğru başlattığı süpürme operasyonunda geniş bir alanı ele geçirmiştir. Suriye yönetimine bağlı bu güçlerin Türkiye’nin bölgede tesis ettiği askeri gözlem noktalarının güvenliğini tehlikeye sokmasını ve bir kısmını neredeyse işlevsiz kılmasını takiben Türkiye tarafından başlatılan gözlem noktalarını takviyeye dönük askeri yığınak karşısında Suriye kuvvetlerinin açtığı ateş sonucunda iki hafta içinde Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde evvelce icra ettiği üç operasyondakilere ( Fırat Kalkanı, Zeytin
Dalı, Barış Pınarı) ilaveten yine şehitler ve onlarca yaralı vermiştir. Bu elim gelişme elbette İdlib krizi sürecinde kritik bir dönüm noktası oluşturmuştur. Suriye yönetimine bağlı silahlı kuvvetlerin birçok biriminin sevk ve idaresinde Rus subaylarının bulunduğu bilinmektedir. Bu kurmay heyeti sahadaki operasyonlarda kilit roller oynamakta ve bölgede mevcut olan İranlı milislerden de yararlanmaktadır. Sözkonusu bu iki aktörün perde gerisinden verdiği destekle Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı yapılan son saldırı ciddi bir tırmanmayı tetiklemiştir. Türkiye’yi Rusya ile sahada karşı karşıya getirmenin yolunu açmıştır. Ağırlaşan tablo karşısında Türkiye’yi NATO’dan ‘somut destek’ istemeye yöneltmiştir.